24.4.14

çıkmaz sokak şaşkınlığı

'dağınıklığım, saçlarına benziyor.'

diye yazmışım bir yere. daha neler yazmışım, söylemek olmaz. sanki bir örtüyle kaplanmış gibi dünya. her şey aynılaşmış.korktum. sabaha karşı yaklaşan zamanın maviliği.yansıyan bir gözlük camından gördüm.gösteremedim sana. gözlerine daha uzun bakamazdım. orada. oracıkta. ağaçlar vardı.

''geyikli gecenin arkası ağaç''*

midem yanıyor. reflü hatırlatması. hoşlanmıyorum. kendime kahve demledim. her zaman ki gibi su birde. çok yorgun olduğumda iyice uyuyamıyorum. erkenden uyandım. yaşadığım rûyadan sonra, uykum çok sakindi. bazan durmaya ihtiyaç duyuyorum. anlamak için. 

artık şu taşınma olsa. yerimi bellesem. bu arafta olma hissi. sokağa döküyor beni. sonra kalablıktan boğuluyorum. gitmeler hatırlatıyor kendini. usul usul mevsimi. ah.

bütün cümlelerim eksik kaldı.

ama daha fazlasını söyleyemezdim.
önceki gün dolma kalem baktığımı, seni ağaca benzettiğimi ve defterlere öyle çizdiğimi, bulutları ve maviyi anlatamazdım.

sabah uzunca okudum. bir sayfayı. 

yağmurun yağmasını bekliyorum, sardunyalara su vericem. yeni evin balkonu yok. oysa bahçelere uzattığım saçlarımda biriktiyordum sana söyleyeceklerimi. ille gitmek.

çamaşır yıkayacağım bugün. gri. 

hep bu kadar bekler misin?

''ortaçağ tenim.''**

sözlüğün en uzun cümlesi. hangi yangın daha büyük bilmiyorum.

sansa ve süt gelip sırayla sevdirdiler kendilerini, sevdiler beni. ritüel gibi.

kimsenin umrunda olmayan bir ağacın altında oturmak istiyorum. kuzguncuktaki ağaçları kesiyorlarmış. canım kuzguncuk.

keşke ada'ya gitseydim bugün.
nefret ediyorum keşke demekten. nefret etmektende.(somurtkan şirin gibi oldum) biraz yürümek iyi gelir. içimde bir utanma var. bilmiyorum. kendime kuramadığım onca cümle varken. en güzeli susmak. bakmak. iz.lemek. öyle ya, 

''bakmak aşktır''***

ev nasıl dağılmış. böyleyken oturmak istemiyorum. ama dışarı çıkıcam. bu saate kadar tütün içmedim.
biraz havaya, bir ağaca sarılmaya, yürümeye, bir şiire bakmaya, ve yazmaya ihtiyacım var. ibrahim abinin kahvesiyle içicem.

eylül.

gözlerini unutmaktan neden korktuğumu, görünce  o kadar yakından, anladım. bildim. iz buldum. unut(a)mam.

suret esk
              . 
               iz
                  .
                   i 









* turgut uyar, geyikli gece
**, *** ilhan berk








6.4.14

'pazar çaresizliği'


sabah.
bildiğin sabah.
sana uyanılmış bir sabah belli ki.
elim ayağım tutmuyor sanki.öğrendiğim bütün hayat temrinlerinde çuvallıyorum. sorular hep biraz havada.
kadıköy' de bir sokakta uyanıyorum. sadece bir sabah.adı yok.
aklımın bir köşesinde gitmek var. telefonum çalıyor, her seferinde daha ısrarcı. varlığını sık sık yoksayıyorum.
okunmadan tozu artan kitaplarımdan birine dokunuyorum.
şaşırıyorum.
seni sevmek ne uzunmuş.
aklımla kalbim arasında ki duygusallaşmayı bölerek;
hızla uzaklaşıyorum.
bir oda. bir adam. çok anı.
bugün yeni bir kitap almalı, hatırası tanıdık olmayan.
çok satanlar reyonundan belki?
yürüyorum.
telefonda biriken siparişlere yenilerini ekliyorum.
kasap, peynirci, kahveci derken; kalabalıktan uzak, yalnız bir menekşe ediniyorum.
'niyetim'; ziyareti süslemek.
'kısmet' olmuyor.
ne demekse?
senden sonra böyle oldum biraz.
gözlüklü adamlara çok güveniyorum.
bahanesiyle aşındırdığım kapılar. kırılmamayı öğrendiğim dostluklar. her gün yenisi eklenen eksiklikler.
babamı özlüyorum. abimi de. ölümün bir -yaşambiçimi- olmadığını kim söyleyebilir.
menekşeyi, usulca çeşitli tezgahlara bırakıyorum, alıyorum. o artık yol arkadaşım. ziyaret saatini aşmış bir günün içinde, hala değişmeyen yerlerimle; onu biad ediyorum.
yalnızlığımla bir kahkaha patlatıyor egom!
akşam rakı ısmarlayacağım menekşeme. öyle sözleşiyoruz.
üstelik iletişimsizlik çağından kalma bir güvenle.
ve ekliyorum, 'menekşe gözler hülyalı' şarkısını çalmayacağım akşam. dokunuyormuş.
benim afrikam, bir menekşe.
(teşekkür ediyorum içimden, esnafa.)
çayı taze tutan adamların vicdanı vardır diyorum.
yineliyorum.

Bir çay daha!

30 mart 2014/ pazar