20.6.16

atlı-karınca




bu defa başka türlü diyorum, kendimi bile ikna edemiyorum. Haziran'ın bana ettiğini, kimse etmiyor. haksız da oluyorum, mutsuz da!

yol' a düşme biçimim değişti. ama dönüşlerde öğrenemediğim bir acı çekme hâli. neden buradayım!?

bahçesizim. aslında alansızım. ortanca ekemiyorum toprağa. serininde rakı içemiyorum. hep sana özeniyorum!

efendi saatlerinde günün, bahçe mezeli rakı içmelerine.  ve nasıl bir özlemek!


sana söylemek istediklerimi kimseye söyleyemiyorum. ağrıyor boğazım.

savruluyorum, ve ömür geçiyor.


bir tutam mavinin bana ettiği işte. sonra sulara giriyorum. kafam biraz güzelce, daha ayık saatlerde de girdiğim oluyor. ayaklarımı yerden kesiyorum bir çabuk. gözlerimi yakıyor tuz. nasıl mavi, nasıl yeşil! uzanıyorum sırt üstü. her yan mavi. taş ev odalarında naftalinli temiz çarşaf kokusu. yaşlı ahşap konsol, kolalı dantel örtü. gözlerimi kapıyorum, göz kapaklarımda güneş. arkası bulut, arkası ağaç. bilmediğim dillerde olmayan şarkıları var ediyorum, kulağımda sular altı tarih... bundan başka bir şeyi nasıl yaşarım diye düşünüyorum. bir uzun dalıyorum. sanki dünya. 

kıyıya yakın kalıyorum hep. 


sonrası yol. uzun bir intihar biçimi olarak dönmek.



kimselere sığınamıyorum. bir çay kadar dayanabiliyorum.  kötülük çoktan ele geçirdi bu çağı!

şairlerin namussuzluk tanımıyla, çağın yaşattığı birbirlerinden çok ayrı!



hiç arada kalmıyorum! mutlak İlhan Berk alıyorum yanıma. onun bir yazdığını iki bozma hâlini nasıl seviyorum!
 yolları adımlamasını, otları, evleri, sayıları tanıtmasını. başka kim bir harfe çalışırdı bir gece!  kendime yakınlaştırışı beni! ortaçağ tenimin keşfi. ve daha neler!

ulaşamadığım insanlara kızmıyorum artık. vakit o vakit. bir zaman daha var beklediğim. ama bir haziran daha değil!

aşk'ı nasıl ayırırım maviden! biraz daha mavi ...sonra, sonrası yok. adlandırılmayan. 





                        ' Bilirim sözcüklerin ulaştığı yere hiçbir şey erişemez. '*












*İlhan Berk



6.6.16

kavun - peynir

'ne dememi istiyorsun' dedi adam.
'.' sustu kadın.
dünyanın bütün dillerinde nefret etmek istiyordu aslında. 



hilmi bey çok büyüdü. gidip gelmelerim ardından daha iyi anlıyorum. 30 dan bir adım önce, kendimi pazar günleri izinli yaptım. . çocukluğuma biraz daha yaklaşabilmek için birazda. 

taze çay demledim. 

 uzun zamandır ilk defa bu kadar yalnız zaman geçirdim evde. özlemişim. eve dokunmak.evi izlemek. devinmek. hatırlamak. görmek. saklanmak.

ve balkonsuzluğum.

belki bu kış.


bütün bu hayat tantanası içinde rakı, bir devam edebilme biçimi. ve bazı şarkılar. ve bazı cümleler.

teşekkür ederim, manolya ağaçlarını sevme nedenim, ilk Nâzım kitabımın sahibi.

sahip. çok değişik. kitaba sahip olunur mu? ya da hayatta herhangi bir şeye sahip olunabilir mi?insanın yitiremeyeceği ne var ki! 

hava şahane. yol izliyorum. 

bir yudum çay. sonra iç bakla pişireceğim enginarlar için. soğan kavurmanın acı ile baş etme yöntemi olması muhtemel.

bazı filmler, bazı adamlar. mandalinalar.

kelimeler yanyana gelince aile kurmuş mu olurlar acaba. öyleyse hiç cümle kurmak istemezdim. sadece kelimeler,  hatta sesler. çünk'ü' aynı mantıkla en kalıplaşmış dar aile biçimi, kelimelerin ta kendisi olurdu. vehayatta yine 
insanoğlunun düzen merakı! en iyisi ses. susma anının sesi. en küçük tepkiler, düşünülmemiş. 

'Kelimeler, albayım,  bazı anlamlara gelmiyor.' *





burası sana;

-gelme.-  



ağaç altlarında geçse bu sarı yaz. çocuğum, haziran.









*Oğuz Atay, Tehlikeli Oyunlar