5.11.16

ayvalı ıhlamur

soğanları soyup, doğrayıp, öldürüyorum. her taşkınlığımda bu sırayla. soğan başları gür olduğunda sabri abi'nin bıyıklarına benziyor. havva ana elinde doğruyor soğanları, ben tahtada. yeleğim yok, üşüyorum.

aklıma düşüyorum, kendi içime. kendime yaptıklarımı kimseye yapmıyorum, yine de kendimi sevmek zor.
yarın sabah temizlik var evde, çocukluk pazarı. belki bir uzun yol yürürüm. sansa'yı ve süt'ü çok özler, akşamı zor ederim.

yarına kadar çok var daha. tırnaklarımı keseceğim (çok sevdiğim birine sormuştum, tırnaklarını kendin mi kesiyorsun diye, geçmiş zaman.),,,,,,,,,,,


aynı şarkıları defalarca dinliyorum, aklım sevdiğim semt isimlerinde. 

hiç ummadığım telefonlar çalıyor, insanlar geliyor. özlüyorum. adeta bir meslek edinir gibi! 

akşamları kendimi eve zor atıyorum, yatağımın ev bellediğim köşesinde okuyorum, dinliyorum, izliyorum. hep birbirini tekrar eden sesler, yüzler, cümleler. 
bilmediğim yerlerde dolanmaya cesaretim yok buara. ara sıra arama çubuklarına adını yazıyorum, kendimden gizli. hep aynı sonuçlar çıkıyor. çıkmaz sokak adresler.


uyku öncelerim, kurgulu. kendimi ağaç gövdelerinin arasına bırakıyorum, kış yakını mevsimlerde, koyu yeşil sisli ormanlarda yürüyorum. yanımda suretini değil sohbetini bildiğim insanlar, gülüşü güzel, bazan gamzeli.


belki de yarın sabah uyanmayacağım diyorum usulca yastığa, yorgana sarılıyorum, saçlarımın anlattığı masala son kez inanıyorum.